Re-Juvenasyon: Yeniden gençleşmek, yüz gençleştirme anlamında kullanılan tıbbi terim.
Pre-juvenasyon: Önleyici (preventif), gençleşme uygulamalarının genel adı.
Öncelikle bazı temel bilgileri gözden geçirelim.
Yüz yaşlanması bireyin hayatı boyunca sabit bir hızda ilerlemez. Bazı dönemlerde hızlanır, bazı dönemlerde yavaşlar. Hastalar “hocam çok iyiydim, 2 senede çöktüm” diye anlatırlar.
Yüz yaşlanması kişiden kişiye değişik hızda ve değişik biçimlerde ortaya çıkar.
Ancak genel bir kural olarak;
45-55 yaşlar arasındaki dönemin yüz yaşlanmasının “hızlanma” dönemi olduğunu söyleyebiliriz.
**
90’lı yılların sonlarına kadar yüz gençleştirme ameliyatlarında ortalama yaş 55 idi.
İnsanlar önce yaşlanır, yaşlandıktan sonra gençliğe dönmek için ameliyat olurdu.
Yeterince yaşlanmamış birinin ameliyat olması hastaların da doktorların da aklına yatan bir şey değildi.
Yüzü tamamen sarkmamış, yaşlanma belirtilerinin yüze tamamen yerleşmediği bir kişinin ameliyat edilmesi tıbbi çevrelerde de hoş karşılanmazdı.
Bundan 10 yıl önce, yüz estetiği üst ihtisasımı yeni bitirdiğim yıllarda, 40’lı yaşların başında yüz germe ameliyatı için başvuran az sayıda hastayı ben de fazla düşünmeden reddediyordum.
Hastalık olmadan tedavi de olmaz diyordum.
Cleveland Clinic’te oldukça yaşlı hastaları ameliyat ediyorduk. Aynı yıl birlikte üst ihtisas yaptığımız arkadaşım Dr.Esteban Marten, kliniğin 70 yaş üzeri hastalarında yüz germe ameliyatının güvenliğini araştıran bir çalışma yapmış ve bu çalışmayı PRS’de yayınlamıştı.
40’lı yaşların başında yüz germe ameliyatı A.B.D.’nin en “ileri” kliniğinde bile fazla “ileri” idi.
(Not: Cleveland Clinic 2009 yılında dünyanın ilk tam yüz naklinin yapıldığı kliniktir)
Peki ne değişti?
Bu yazı nereden çıktı?
Bugün itibarı ile hem benim pratiğimde hem de dünyanın önde gelen metropollerinin önde gelen kliniklerinde yüz gençleştirme ameliyatlarında ortalama yaş 45’e doğru yaklaşıyor.
İnsanlar önce yaşlanıp, sonra ameliyatla gençleşmek (re-juvenasyon) yerine yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkışını ameliyat ile ertelemeyi (pre-juvenasyon) tercih ediyor.
Bu paradigma değişimini mümkün kılan en önemli şey hem daha doğal hem de daha kalıcı sonuçlara sahip ameliyat tekniklerinin (derin plan yüz germe, high SMAS yüz germe, endoskopik ortayüz germe vb.) geliştirilmesi oldu.
Plastik cerrahideki bu paradigma değişiminin bir diğer tetikleyicisi ise minimal invazif, ameliyatsız uygulamaların sınırlarının aday hastalar tarafından anlaşılması oldu.
Bu nokta oldukça ilginç çünkü “pre-juvenasyon” kavramı aslında minimal invazif ameliyatsız estetik uygulamalar (lazer, dolgu, PRP, mezoterapi, botulinum toksin, ip askı vb.) ile ortaya çıkmış bir kavram idi.
2000’li yılların başında minimal invazif uygulamaların yaşlanmayı geciktireceğini ve hastaların ameliyata geliş yaşını ileriye taşıyacağını düşünüyorduk. Hastalara da bu işlemleri bu mantıkla, “biraz gençleştirecek ama daha ziyade koruyacak” diyerek öneriyorduk. Oysa ki son 20 yılın bilimsel literatürü bu düşüncelerimizi desteklemedi. Örneğin: son 30 yılda dünya genelinde yüz milyonlarca seans botulinum toksin uygulanmasına rağmen; botulinum toksin yaptırmaya 30 yaşında başlayan bireylerin, yaptırmayanlardan daha geç yaşlandığını gösteren bir bilimsel veriye ulaşılamadı.
Yukarıdaki cümlede “botulinum toksin” kelimesini diğer modaliteler ile değiştirdiğinizde de sonuç yine aynı.
Tam tersine bazı uygulamaların yüzü deforme ederek kişileri ameliyata daha erken getirdiğini gözlemliyoruz. Bu nedenle deri/cilt altına enerji uygulayan tedavilerden, yüksek doz ve bilinçsiz toksin uygulamalarından, cildi esnetip sarkmasına yol açan yüksek hacimli tekrarlayan, dolgu uygulamalarından sakınmanız gerektiğini bu blog da dahil olmak üzere her mecrada anlatıyorum.
Cerrahi pre-juvenasyon eğiliminin en önemli sebeplerinden birisi de ameliyatsız yüz germe uygulamaların kümülatif (biriken) maliyetinin toplum tarafından anlaşılması oldu. Örneğin klasik yüz gerdirme (ritidektomi) ameliyatının etkisine yaklaşacak düzeyde bir değişim için kullanmanız gereken 8-12 mililitrelik dolgu uygulamasının maliyeti 2 senede ameliyat maliyetine erişiyor.
Pre-juvenasyon için görüştüğüm hastalarıma bu işlemin %30 faydasını ameliyattan hemen sonra, %70 faydasını ameliyatı takip eden 10 yıl içinde göreceksiniz diyorum. Gerçekten de erken yaşlanma döneminde ameliyat olan hastalarda ileri yaş grubunda ameliyat olan hastalarda olduğu gibi “dramatik” önce-sonra farkları ortaya çıkmaz. Çoğu zaman sosyal çevre ilk bakışta bir ameliyat geçirildiğini anlamaz.
Ancak pre-juvenasyon grubundaki hastalar sadece 45-55 yaş aralığında değil neredeyse ömür boyu kendi yaşlarındaki estetik cerrahi geçirmemiş bireylerden daha genç bir görünümü koruyabilirler. Aynı yaş grubundaki arkadaşlarınız yaşlanmanın en hızlı evresindeyken siz nispeten daha yavaş bir değişim geçirirsiniz diyorum.
Pre-juvenasyon özellikle 35-45 yaş aralığında olmasına rağmen yaşlanma belirtileri açısından kendi yaş kategorisinin son %20’lik diliminde yer alan, göz altı ve yanak yaşlanmasının yaş ortalamasından ileri olduğu, hali hazırda olduğundan yaşlı görünen bireyler için daha da uygun bir yaklaşımdır. Kişinin sosyal, duygusal, cinsel, mesleki açıdan en aktif olduğu, en yoğun yaşayacağı orta-yaş döneminde mümkün olan en iyi görünümde olması prensibini temel alır.
Özetle artık biz hastalara “yaşlan da öyle gel” demiyoruz.
Hastalar için de yüz gençleştirme ameliyatları bir “emeklilik projesi” olmaktan çıkıp bir “kariyer projesi” haline geldi.
Son olarak bir uyarı:
Pre-juvenasyon ameliyatlarında teknik seçimi re-juvenasyon ameliyatlarından bile daha önemlidir. Herhangi bir yüz germe ameliyat tekniği ile pre-juvenasyon yapamazsınız. Bazı tekniklerin etki süresi ve koruyucu gücü çok düşüktür. Mesela zaten hastanın az bir şeye ihtiyacı var diye düşünerek, hastanede yatıştan, azıcık bir ağrıdan çekinerek mini yüz germe seçmek stratejik bir hata olacaktır.
Pre-juvenasyon ameliyatlarında en uzun etkili ve dayanıklı olan kompozit yüz germe ameliyat tekniklerini tercih ediyoruz. Yaşlanma belitileri üst yüzde ve göz çevresinde odaklanmış ise o zaman orta yüz germe ve endoskopik yüz germe tercih edilebilir.
Cilt Neden Erken Yaşlanır?
Cildin yaşlanmasında rol oynayan pek çok iç ve dış faktör vardır.
İç faktörlerin en önemlisi cildin genetik yapısıdır. Bazı insanlar genetik olarak avantajlıdır ve ciltleri yaşlanma sürecindeki değişikliklere diğerlerinden daha dirençlidir. Cildin kolajen, elastin ve hyaluronik asit içerikleri kişinin genetik özellikleri tarafından belirlenir. Bu moleküllerin daha az miktarda sentezlendiği veya bozuk yapıda sentezlendiği genetik hastalıklara (Ehlers Danlos, Progeria vb.) sahip bireyler diğerlerinden çok daha hızlı yaşlanırlar.
İnce derili, açık tenli, kuru ve yağsız cilt yapısına sahip bireyler daha erken yaşlanırlar. Bu cilt yapısı hem güneşe hem de strese daha duyarlıdır. Hormonal bozukluklar, metabolik hastalıklar, cilt hastalıkları ve beslenme bozuklukları, vitamin ve mineral eksiklikleri cildin erken yaşlanmasında yol açabilir.
Cildin erken yaşlanmasında en önemli faktörlerden birisi güneş ışığıdır. Güneş ışınları cildin DNA yapısını bozar. Güneşlenmek, solaryumdan zaman geçirmek veya güneş altında mesleki faaliyetleri sürdürmek erken yaşlanmaya yol açar. Sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve çeşitli kimyasal toksinler cildin erken yaşlanmasına sebebiyet verebilir.
Tekrarlayan mekanik travmalar da cildin erken yaşlanmasında rol oynar. Hiperaktif mimikler, yüz üstü uyumak, yüz maskeleri, ağır makyaj malzemeleri, kişinin eliyle yüzünü bilinçsizce manipüle etmesi erken yaşlanmaya yol açabilir.
Yaşam stresleri cilt yaşlanması üzerinde muazzam etkiye sahiptir. Kötü evlilikler kişinin veya yakınlarının sağlık sorunları, duygusal travmalar, yakınların kaybı, yoğun iş stresi sadece cildi değil tüm vücudu tüketir.
Son olarak aşırı kilo alıp vermek cildi önce genişletip sonra esnetip sarkıtarak yaşlandırır. Yaşından ileride görünen kişilerde hayatın bir döneminde belirgin kilo alıp verme öyküsünü sıkça duyarız.
Yüz gençleştirme ameliyatları ve ameliyatsız cilt gençleştirme uygulamaları cildin iç yaşlanmasını moleküler ve hücresel düzeyde değiştiremeseler de cildin görünümünü belirgin olarak daha iyi hale getirebilirler. Ancak unutulmamalıdır ki kişinin erken yaşlanmasına sebebiyet veren etkenler devam ettiği müddetçe tedavilerin faydası kısıtlı olacaktır.
Yüz gençleştirmede önleyici yaklaşımlar ve pre-juvenasyon konsepti hakkında daha detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Sevgiyle Kalın,
Güzel Kalın.
O.B.
Cildi gençleştirmek için ne yapmak gerekir?
Cildi gençleştirme amacıyla kullanılan bazı özel tedaviler bulunmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu ciltte kontrollü bir hasar yaratarak yeni cilt oluşumunu tetikler. Lazer yüzey yenileme, kimyasal soyma ile cilt yenileme, mekanik cilt yenileme teknikleri cildin yüzey kalitesini belirgin olarak iyileştirebilmektedir. Hyaluronik asit dolgular cildin hem iç hacmini arttırıp hem de nem tutma potansiyelini belirgin olarak arttırmaktadır. Mezoterapi uygulamaları cildin beslenmesine fayda sağlamaktadır. Kök hücre ve nanofat uygulamaları cildi destekleyen kılcal damarların ve diğer destek hücrelerin sayılarını arttırarak cildin genç görünmesine katkıda bulunur.
Cilt gençleştirmenin yan etkileri nelerdir?
Cildi gençleştirmeye yönelik dermokozmetik tedavilerin en önemli yan etkileri cildin pigment, nem, yağ ve bakteriyolojik dengesinde bozulmalardır. Lazer ve kimyasal soyma işlemlerinden hem önce hem de sonra hazırlık tedavileri uygulamak çok önemlidir. Örneğin kimyasal soyma işleminden önce retinoik asit içeren kremler ile cilt döngüsünü arttırıp, cildin yağ dengesini sağlamak, hidrokinon içeren kremler ile cildin pigment dengesini sağlamak, düşük doz steroid içeren kremler ile aşırı inflamasyon gelişimini baskılamak, antibiyotik ve antiviral ilaçlar ile tedavi sonrası gelişmesi olası enfeksiyonları engellemek gerekir. Bunlara ek olarak işlem öncesi temizleyici ve tonikler, işlem sonrası yüzey yenilenmesini hızlandıran kremler kullanılabilir.
Anlayacağınız üzere bu başlı başına bir bilim alanı. Cilt gençleştirme tedavilerinin bir dermatoloji hekiminin gözetiminde gerçekleştirilmesini tavsiye ediyoruz. Ben kendi pratiğimde cerrahi gençleştirme işlemlerinden sonra cildin yüzeyine yönelik ek tedaviler için hastalarımı güvendiğim dermatoloji uzmanlarına yönlendiriyorum. Her işin bir ehli olduğunu hatırlamakta fayda var.
Cilt gençleştirme işlemleri her cilt tipine uygun mudur?
Hangi cilt tipine sahip olursanız olun sizin için uygun bir cilt gençleştirme tedavisi planlanabilir. Bazı tedaviler bazı cilt tipleri için uygun değildir. Mesela bazı lazerler ve bazı kimyasal soyma teknikleri koyu tenli kişilerde tavsiye edilmezler. Hücresel tedaviler genel olarak her cilt tipinde uygulanabilir. En basit örneğiyle beyaz ırka mensup bir insan için güneş koruyucu ürünler mutlak bir gereklilik iken siyahi bireylerde güneşten korunmanın önemi daha azdır. Cilt gençleştirme işlemleri sadece bireyler arasında değil aynı bireyin yüzünün farklı bölgelerinde bile değişik etkiler meydana getirebilir. Örneğin ağız çevresinde mekanik soyma, göz çevresinde kimyasal soyma, alın ve yanaklarda lazer daha etkilidir. Bilmeniz gereken en önemli şey, her insanın her koşulda kullanabileceği sihirli bir formülün olmadığıdır. Sizin yüz cildiniz için planlanacak cilt gençleştirme tedavisinin bir dermatoloji doktoru veya plastik cerrah tarafından size özel olarak tasarlanması ve uygulanması gerekmektedir.
Cildi hangi yiyecekler bozar?
İnsan cildi öyle çok da kırılgan bir yapı değildir. Kendini yenileme potansiyeline sahip bir dokudur. Cilde çok zararlı bir besinden bahsedemeyiz. Ancak beslenme alışkanlıkları cilt sağlığını etkiler. Proteinden zengin, taze sebze ve meyveleri içeren organik, zengin ve doğal diyetler hem genel sağlık hem de cilt sağlığı açısından faydalıdır. Aşırı yağlı, kimyasal süreçlerden geçmiş ve vücutta inflamasyonu tetikleyen besinler cildinizi de olumsuz etkileyecektir. Özellikle immünolojik kökenli cilt hastalıklarının bazıları çeşitli diyetler ile ilişkilendirilmiştir. Bunların tedavilerinde bazı besinleri diyetinizden çıkartmanız gerekebilir. Son olarak besin alerjileri cilt yüzeyinde çeşitli sorunlara yol açabilir. Alerjik olduğunuz besinlerden kaçınmanız veya size dokunan gıdalardan uzak durmanızda fayda var.
Lazer cilt yenileme cildi nasıl gençleştirir?
Bu işlemde lazer ile cildin yüzeyinde kontrollü bir yanık yarası yaratılır. Lazer ısı enerjisi açığa çıkartan bir teknolojidir. Bazı lazerler cildin sadece yüzeysel tabakasına etki eder ve canlı alt tabakayı tamamen korur. Erbium Yag Lazer bu gruptadır. Cildin yüzey katmanı tamamen soyulur ve zemindeki sağlam tabakadan yeni deri üretimi gerçekleşir. Bu yeni deri eskisinden daha pürüzsüz ve sağlıklı görünümde olacaktır.
Bazı lazerler canlı olan alt tabakada da hasar yaratır ve bu tabakada bir iyileşme yanıtı oluştururlar. Ben bu gruptaki lazerleri uzun dönemdeki potansiyel yan etkilerinden dolayı pek tercih etmiyorum. Bazı lazerler uygulama alanındaki cildin tamamını değil de bir kısmını yakarlar. Bunlara fraksiyonel lazer denir. Fraksiyonel lazerlerde arada bırakılan sağlam cilt adacıkları iyileşmeyi hızlandırırlar.
Yüz Germe hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için Doç. Dr. Ozan Bitik'in resmi web sitesi www.ozanbitik.com'a erişebilirsiniz.